Sayfada neler var
Alaçatı, Ilıca, Şirince, Pamukkale, Salda Gölü, Lavanta Tarlaları Turu
Alaçatı’dan Lavanta Köye Yolculuk, İlk defa okul arkadaşlarım dışında başka insanlarla tura çıkıyorum. Çalıştığım acentanın programına eşim ile dahil olduk. Akşam 21.00’de bizi İncirli’den aldılar, Mecidiyeköy, Kadıköy yolcuları ala ala başladık maceramıza. Şoförün iyi olması yolumuzun güvenli ve hızlı bir şekilde bitmesine neden oldu. Sabah saatlerinde Alaçatı ya vardık, ilk olarak değirmenleri gezdik, düğünde çekildiğim fotoğraflara atıfta bulunduk. Kahvaltı molasında hemen sonra Alaçatı sokaklarını arşınladık. Cıvıl cıvıl her taraf. Rum evleri yine karşımızda rengarenk takıntılı olduğum bir olaydı bu önlerinde bol bol fotoğraf çekindik. Yeni arkadaşlıklar edindik bu fotoğraf aralarında.
Alaçatı Gezi Notlarım
İzmir’in en güzel ilçelerinden birine bağlı olan Alaçatı’nın mazisi Arkaik döneme kadar uzar. Tabi Arkaik dönemde adı başkadır “Agrilia”,çevrilmiş, verilmiş, Alacaat Aşiretini görmüş mahallemiz zamanla Alaçatı olmuş, çokta sevilmiş. Bizim türkler kanal inşası için gelen Rumlara tarlalarını vermiş, Rumlara bize güzel bir tarihsel köy yapmışlar. Bugün Alaçatı’nın sırayla restore edilmekte olan birbirinden güzel evleri 1850-1890 yılları arasında inşa edilen evlerdir. Zamanlar bu tarlalar bereketlenir, kiralanan tarlalar teker teker Rumlar tarafından alınmaya başlar, böylelikle ticari ilişkilerimiz hareketlenir. Buranın bağları ve şarabı meşhur, tütün ekimi, kavun yetiştiriciliği ve hayvancılık yine burada geçim kaynağı. Ayrıca 360 günü rüzgar almasıyla rüzgar sörfüne elverişli plajları da ünlü olunca, gezilmeye doyulmayacak bir köy çıkmış ortaya. Bol bol fotoğrafla zor ayrılabildik, sırada Ilıca plajı…
Alaçatı-İzmir Alaçatı-Değirmenler
Ilıca Plajı
Giderken bir çok kişi ben denize girmem demişti ama daha iner inmez fikirler değişti. Terliklerimizi giydik eşyalarınızı aldık, incecik kumda yürümenin zevkine coştuk. Türkiye’nin en temiz plajı seçilen Ilıca gerçekten harika. Ücretsiz alan yerleri oldukça fazla. Belediye işletmeye hayır demiş, halktan yana olmuşlar, tertemiz suda yüzelim diye emir vermişler ne denebilir ki 🙂 Dalga az, su berrak, derine gitmek için epey açılmak gerekiyor, bizim gibi profesyonel olmayanlar için güzel bir ayrıntı.
Ilıca Plajı
Şirince Gezi Notlarım
2 buçuk saat gibi bir sürede Ilıca’dan Şirince’ye geçtik. Benim birkaç kez gittiğim, beğendiğim yerdi burası. Yine Alaçatı gibi şarapları ünlü, geniş bir meydanı, bazilikası, 2 Kilisesi, çarşısı mis mis. Merkezinde bir de cami var. Kumda kahvesi meşhur, büyük dondurmaları biraz pahalı olsada organik olduğundan tadına bakılabilir. Pansiyonları diğer turistik yerlere oranla uygun fiyatlı. Köy kahvaltıları çok güzel, bir kaç restoran var, mahzenden çevrilmiş. Renkli çiçeklerin arasında gezdik, dinledik, en geniş zaman buraya ayrılmıştı son yer olduğundan. Eskiden buraya çirkince derlermiş sırf köylerine yabancılar gelmesin diye, sonradan gelenler durumun öyle olmadığını görünce ismi şimdiki şeklini almış. Maya takviminin oyunuyla ünlendikçe ünlenen köy, yaz kış turist ağırlıyor. Burada ki yerleşim yerleri simetrik yapılmış manzara kapatmıyor evler, 19.yüzyıldan kalma geneli. Türk Yunan kültürünün ortak sentezi mükemmellikte. Evlerin birçoğu tipik Rum evleri biçiminde.
Trilye’den, Balat’tan, Kuzguncuk‘tan alışık olduğumuz tarzda. Saat 18.00 gösterirken otobüsümüzü bindik 3,3.30 saatleri arasında Pamukkale’deki otelimizde olmamız bekleniyor. Akşam 21.00’da otelimize vardık. Herakles Otel ismi, termal haliyle Pamukkale etrafında ki otellerin geneli böyle. Yemekleri bir harikaydı, canlı müzikleri havuz başı keyif. En sevdiğim kısım ise bayanlara özel hamam ve termal havuzun olması 🙂 Günün yorgunluğunu bu şekilde atabildim. Sabah ise 7’de kahvaltı için hazırdık. 1 saat havuz başında kahvaltı yaptıktan sonra yola koyulduk. Hierapolis Antik Kentine Gidiyoruz.
Hierapolis Antik Kenti
M. Ö 2.yüzyılda Uemenes tarafından yaptırılıyor. M. S. 60’da büyük bir deprem oluyor ve kent yerle bir oluyor. Bugünkü Hierapolis M. S 60’da yaşanan deprem sonrası yenilenen Hierapolis aslında. Tipik Roma mimarisi görüyoruz burada. 2km bir alana sahip değişik tarz da kral mezarları var. Ölümden sonra yaşama inanıldığı için lahitler oldukça büyük. Üzerlerinde gücü simgeleyen motif kabartmalar, sözler, korkutmak amaçlı figürler bulunuyor.
Kent Roma Döneminde de Bizans Döneminde de kutsal sayılıyor, bunun sebebi hiristiyanlığı ilk kabul eden yerlerden biri olmasından dolayı. Ayasofya kurucusu Justinyen tarafından John isminde bir piskopos gönderiliyor. Kısa zamanda piskopos 80.000 kişiyi Hristiyan yapıyor, 98 kilise ve 12 manastır yaptırıyor, incilde de var bu yer. Ayrıca İsa’nın 12 havarisi den biri olan Aziz Philip burada doğmuş, yedi çocuğuyla birlikte burada öldüğü biliniyor, mezar kalıntıları hala görebileceğimiz yerlerden. Buranın anlatımı Sanat Tarihçi olan bana düştü 🙂
Pamukkale Travertenleri
Çal Dağından akan kalsiyum bikarbonat sular aşağı doğru giderken havaya uçan karbondioksit sonrası elde kalan tortul ile bu bembeyaz miras kalıyor bize. Daha önceki yazılarım arasında Pamukkale’ye değinmiştim ama turla gelince kısa bir anlatmak istedim. Yazın sıcağında burası çokta iyi gelmedi bana. Su sıcak ve tortullar ayaklarımızı hep acıttı mesela. Aşağıya kadar yürüyerek indik, manzarası harika. Buradan ayrılıp 3 saatlik mesafede olan Salda Gölüne geçeceği.. http://hepgezsem.com/2019/pamukkale-travertenler/ege/
Antik Havuz
Salda Gölü-Burdur
Turda en çok ilgimi çeken yerdi diyebilirim. Beyaz kumsalı masmavi denizi, son yılların en çok ziyaretçi çekme sebebi. Buraya geldiğimden öğle sonrası olmuştu, havanın sıcaklığı devam ederken göl de bol bol fotoğraf çektirdik. Sahil tamamen dolu. Su yılanlarını biz göremedik varsa da bize kendilerini göstermedi 🙂 Bir iki büfe ve cafe var sadece. Güneşten korunacak bir yerimiz yoktu benim için hayal kırıklığı oldu. Bir an önce fotoğraf çekip gitmek istedik, ağaç yok, koruma yok, cafeler çok küçük ve çok doluydu. Buraya gelecek kişilerin yanında mutlaka şemsiye, yiyecek ve içecek olmalı bunu anlamış olduk.
Lavanta Deresi
Güzel bir proje ile Burdur’a Dünya’nın en büyük lavanta bahçesini yapmışlar. Tek parça olan lavanta bahçesine de “Lavanta Deresi” demişler. Salda Gölüne 1 saat uzaklıkta Akçaköy’de bulunuyor bu alan. Biz mor lavanta göremedik hasat zamanı olduğundan morluklar kalmamış maalesef. Birde ahşaptan lavanta ürünleri satımı yapılan yeri var, Lavanta Gazozu on numara 🙂 Bahçeden lavanta koparmak yasak, burada satın alınabilir, taçlarda bulunuyor. Süsler (bank, salıncak vb.) bulunmadığı için çok beğendiğim söylenemez birde hasat öncesini görmek için gidilebilir belki mosmor lavantalar fotoğraflarımız o zaman olur 🙂
Lisinia Proje Alanı
Burası da Lavanta Deresinden yarım saat uzaklıkta bulunuyor. Burdur Gölünü izleyerek, köy yolundan ilerledik. Yine ahşap alanlar var, burada 10 dakikalık kanserle ilgili bilgi de veriliyor. Etkileyici bir anlatımla, buradan ellerimiz dolu bir şekilde ayrılıyoruz 🙂 Hayvanlarla ilgili projeler anlatıldı, lavanta ve diğer bitkisel ürünlerin satımı da yine var burada. Lavanta Deresi onların projesi. Bu kuruluş kesinlikle yardım kabul etmiyor. Tek amaçları kanser eden kimyasalların bitkisel yöntemlerle uzaklaştırılması. Gönüllü çalışmak isteyenler kabul ediliyor. Saat 20.00 gösterirken bizler Afyon üzerinden İstanbul’a dönüşümüzü başlattık. Sabah 05.00 gibi de İstanbul’a girdik. Turlara katılmaktan çekinmeyin, gerçek arkadaşlıkları da Türkiye’nin en özel yerlerini de bir turlarda görebiliyorsunuz. Üstelik kendinizin harcayacağı ücretten çok daha azıyla. Şimdiden iyi gezmeler 🙂